Zeynep, sıradan bir genç kızdı. Hayallerinin peşinden koşarken, hayatı onu korkutucu bir gerçekle yüzleştirdi. Tehditler, fiziksel şiddet ve bıçaklı saldırılar... Korkunun pençesinde kalan Zeynep, yaşadığı zorbalıklara karşı sesini yükseltmek için bir isyan bayrağı açmak zorunda kaldı. “Öldürüldükten sonra adım duyulsa ne olur?” sorusu, sadece Zeynep’in değil, birçok kadının içini kemiren bir soru. Peki, Zeynep’in yaşadığı durumlar ve verdiği mücadele bize ne anlatıyor?
Zeynep’in hikayesi, yalnızca bireysel bir trajedi olmaktan öte, toplumun derinliklerinde yatan bir gerçeği aydınlatıyor. Kadınların maruz kaldığı şiddet ve tehditler adeta günlük hayatın bir parçası haline geldi. Zeynep, yalnızca fiziksel istismara değil, duygusal ve psikolojik baskıya da maruz kalıyordu. Her gün yaşadığı bu korku dolu yaşam, onu “ben de varım” demeye zorladı. Ancak, hali hazırda kadınların yaşadığı mağduriyetler yeterince dikkate alınmazken, Zeynep'i kimse duymuyordu. “Öldürülmeden önce sesimi duyan var mı?” duygusunu içtenlikle paylaşan birçok kadın arasında Zeynep de yer alıyordu.
İstatistikler, Türkiye'de kadınların maruz kaldığı şiddet oranlarının korkutucu boyutlardayken, Zeynep’in yaşadığı gerçekler de bunların bireysel bir yansımasıydı. Çoğu zaman, yaşanan saldırılar ve tehditler, mahkemelerde, medyada ya da sosyal hayatta yeterince gündeme gelmiyor. Sadece Zeynep gibi cesur kadınlar, yaşadıkları bu kabusun üstüne gitmeye çalışarak topluma mesaj vermek için mücadele ediyorlar.
Zeynep’in yaşadığı zorluklar daha fazla dayanılmaz hale geldiğinde, bir karar almak zorunda kaldı. “Sadece hayatta kalmak istemiyorum, sesimi yükseltmek istiyorum,” diyerek yola çıktı. Kendi hikayesini paylaşarak, diğer kadına yönelik şiddet mağdurlarını ses çıkarmaya çağırdı. Online platformlarda, sosyal medyada ve yerel etkinliklerde Zeynep’in sesi duyulmaya başladı. Ancak bu yetmedi; zira Zeynep gibi kadınların yaşadığı sorunların ardında yatan sistematik sorunlar, çok daha derin bir çözüm arıyordu.
Zeynep’in hikayesinin duyulmasından sonra, toplumsal farkındalığın artması ve bu konuda hareket eden organizasyonların sayısının artması, bazı olumlu gelişmelerin kapısını araladı. Zeynep ve benzeri kadınlar, yaşadıkları tüm acılara rağmen, adalet için mücadele vermekten vazgeçmeyerek, toplumda bir değişim yaratmaya başladılar. “Ben ölmeden bu hikaye duyulmalı” diyerek çıktığı yolculukta, Zeynep’in mücadelesi, birçok kişi için bir umuda dönüştü.
Sonuç olarak, Zeynep’in isyanı yalnızca bir bireyin seslenişi değil, aslında hepimizin duyması gereken bir çağrıdır. “Öldürüldükten sonra adım duyulsa ne olur?” sorusu, sadece onun değil, toplumun bu sorunu çözmek için harekete geçmesi gerektiğinin bir yankısıdır. Zeynep’in hikayesi ve diğer kadınların benzer mücadeleleri, adaletin ve eşitliğin sağlanması için atılması gereken adımları gözler önüne seriyor. Zeynep şimdi tüm kadınların sesi, umudu ve cesareti olmaya aday.
Sonuç olarak, Zeynep’in yaşadığı travmalar, sadece bir kurbanın değil, birçok kadının sesini duyurması adına bir simge haline gelmiş durumda. Kadına yönelik şiddete karşı olan duyarsızlığın sona ermesi için sesinin duyulmasını isteyen Zeynep gibi kadınların, toplumsal bir dayanışmaya ihtiyacı var. Zeynep’in mücadelesi sadece kendi hikayesini değil, birçok kadının yaşadığı acıların üzerinde bir ışık yakıyor. Bu yüzden, Zeynep’in sesine kulak vermek ve ona destek olmak hepimizin sorumluluğu.