Son günlerde iş hayatındaki etik değerler üzerinde büyük tartışmalara yol açan bir olay, hamile bir kadının yaşadığı mobbing iddialarının ortaya çıkmasıyla yeniden gündeme geldi. İddialara göre, genç bir kadın çalışan, hamilelik sürecinde çalıştığı iş yerinde hem sözlü hem de psikolojik baskılara maruz kaldı. "Ben sana sevişmek yok dedim mi?" gibi son derece rahatsız edici bir ifadeyle karşılaşan kadının yaşadığı bu olay, hem kadın-erkek eşitliği hem de iş yerinde mobbing konularında dikkat çekici bir tartışma başlattı.
31 yaşındaki Ceyda A., bir reklam ajansında grafik tasarımcı olarak çalışmaktaydı. Hamileliğinin ilk üç ayında, iş yerinde yaşadığı mobbing nedeniyle ciddi sorunlar yaşamaya başladı. Ceyda'nın mesai arkadaşı ve aynı zamanda yöneticisi olan Ahmet Bey'in, onun fiziksel ve ruhsal sağlığını hiçe sayan bir şekilde davranışlar sergilediği iddia ediliyor. "Hamile kadın çalışamaz" anlayışının halen bazı iş yerlerinde hakim olduğunu gösteren bu olayda, Ceyda'nın yaşadığı zorluklar sadece iş ortamıyla sınırlı kalmadı. Mobbing, sağlık sorunlarına ve psikolojik baskılara neden oldu.
Ceyda, her gün işine gitmekte zorlanmaya başladı ve yöneticisinin taciz edici sözleri karşısında kendi kimliğini sorgulamaya başladı. Çalışma ortamındaki bu olumsuz hava, hamileliğinin ilerleyen dönemlerinde daha da tedirgin edici bir hal aldı. Kendisini yalnız hisseden Ceyda, mesai arkadaşlarına dahi güvenemez hale geldi. Ceyda’nın mesleki hayatı, yaşadığı bu olumsuz durumla derinden etkilendi.
Bu tür olaylar, sadece Ceyda'nın değil, birçok kadının iş yerinde yaşadığı zorlukların bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Mobbing, çalışanların ruh sağlığını etkilemekle kalmayıp, aynı zamanda iş yerinde verimliliği de düşürüyor. Kadınların, hamilelikleri süresince ya da doğum sonrası önceliklerinin ve haklarının göz ardı edilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu tür durumlar, kadınların kariyer gelişimlerini engellemenin ötesinde, yaşam kalitelerini de olumsuz etkiliyor. İş yerlerinde maruz kalınan bu tür davranışlar, yasal yollarla mücadele edilmeye çalışılsa da, birçok kadın sessiz kalmayı ve yaşadıklarını gizlemeyi tercih ediyor.
Ng., Ceyda'nın yaşadığı olayları duyduktan sonra harekete geçerek sosyal medya aracılığıyla konuyu açığa çıkardı. Kendi yaşadığı zorlukları paylaşan kadınlar, bu tür davranışların normalleşmemesi gerektiğini vurgulayarak dayanışma başlattı. Ülke genelinde pek çok kadının sesini yükseltmesine olanak tanıyan bu durum, mobbing karşısında birlik olmanın önemini ortaya koydu. Kadın hakları etrafında yürütülen kampanyalar ve sosyal medya aracılığıyla toplanan destekler, mobbing mağdurlarının yalnız olmadıklarını göstermektedir.
İş yerlerinde mobbing ve psikolojik şiddet konuları, yalnızca sosyal bir problem olarak değil, hukuki bir mesele olarak da ele alınmalı. Ceyda’nın yaşadığı durum, birçok kadının maruz kaldığı bir gerçeklik. Kadınların kariyer yolculuklarında karşılaştıkları zorlukların üstesinden gelebilmeleri için toplumda farkındalık oluşturmak şart. Sadece bireysel değil, toplumsal bir duyarlılıkla bu tür olaylarla mücadele etmek için çaba sarf edilmesi gerektiği aşikar. Ceyda gibi kadınların yaşadığı bu ve benzeri durumların daha az yaşanması dileğiyle, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları noktasında daha fazla duyarlılık göstermenin zamanı geldi de geçiyor.
Sonuç olarak, Ceyda’nın sesinin daha fazla kadın tarafından duyulmasını sağlamak ve benzer durumların yaşanmamasını temin etmek için toplumsal dayanışma şart. Mobbing karşıtı tutum almak, iş yerlerinde eşitlik anlayışını güçlendirmek ve kadın-erkek ayrımını bitirmek adına hepimize büyük görev düşüyor.