Esenyurt'ta motosikletle seyir halindeki iki kadın, sokakta meydana gelen bir saldırıda öldüresiye dayak yemekten kurtuldu. Bu üzücü olay, sadece kadınların güvenliği açısından değil, toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki tartışmaları da yeniden alevlendirdi. Kadınların sokaklarda güvende hissetmesi gerektiği gerçeği, durumu daha da vahim hale getiriyor. Bu tür şiddet olayları, hem bireysel hem de toplumsal boyutta derin yaralar açıyor. Öyle görünüyor ki, Esenyurt'taki bu vahşi saldırı, kadına yönelik şiddet konusundaki hassasiyetimizi sorgulamamıza neden olacak.
Olay, Esenyurt'un yoğun bir caddesinde, akşam saatlerinde gerçekleşti. İki kadın, motosikletleriyle normal bir şekilde seyehat ederken, bilinmeyen bir kişi ya da kişiler tarafından aniden saldırıya uğradı. Saldırganlar, kadınların motosikletten inmesine neden olurken, onlara öldüresiye dayak attı. Olayın tanıkları, kadınların yardım çığlıklarını duyduklarını, ancak çevredeki insanların korkarak yardım edemediğini ifade ettiler. Motosikletli kadınlardan birinin bacağında ağır yaralar bulunurken, diğerinin ise başında ciddi yaralanmalar meydana geldi. Saldırganlar olay yerinden hızla kaçarken, yaralı kadınlar hastaneye kaldırıldı.
Bu tür saldırılar, toplum içerisinde giderek artan bir sorun haline geliyor. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için devlet politikalarının yanı sıra toplumsal farkındalık da büyük bir önem taşıyor. Yapılan araştırmalar, kadınların sokakta kendilerini güvende hissetmeleri için çeşitli tedbirlerin alınması gerektiğini ortaya koyuyor. Yaşanan bu olay, hem yerel yönetimleri hem de sivil toplum kuruluşlarını harekete geçirmeye zorladı. Kadınların güvenliği için atılan adımların ne derecede yeterli olduğu, bu tür vakalarla bir kez daha gündeme geliyor. Toplum olarak, kadınlara yönelik önyargının, stereotiplerin ve şiddetin ne denli tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini anlamamız şart. Esenyurt'ta yaşanan bu korkunç saldırı, sadece bir olay olmanın ötesine geçerek, kadın hakları mücadelesinin tekrar dirilmesine neden olabilir.
Hepimizin insani bir sorumluluğu var. Yaşadığımız toplumda kadınların güvenliğinin sağlanması adına sesimizi yükseltmek, harekete geçmek zorundayız. Cinsiyet eşitliği ve kadınların şiddetten korunması için toplumsal bir seferberlik başlatmak, herkesin görevi olmalı. Geçmişte yaşanan benzer olaylara bakıldığında, İstanbul’daki kadın cinayetlerini ve saldırıları önlemek amacıyla alınan tedbirlerin ne kadar yetersiz kaldığı bir kez daha gözler önüne serilmektedir. Esenyurt'ta yaşanan bu acı olay, maalesef bize bir gerçeği hatırlatıyor; kadına yönelik şiddet sona ermedikçe, bu mücadele devam edecek.
İstanbul’un, hatta tüm Türkiye’nin daha güvenli bir yer haline gelmesi, sadece kadınların değil, toplumun her kesiminin yararına olacaktır. Bu konuda duyarlı bireyler yetiştirmek, cinsiyet eşitliği bilincini artırmak ve şiddeti kınamak, geleceğe daha umutla bakmamızı sağlayacaktır. Bu tür acı olayların bir daha yaşanmaması temennisiyle, hayatını kaybeden veya mağdur olan kadınların sesi olmaya devam etmemiz gerekmektedir. Esenyurt’taki saldırının ardından umuyoruz ki, yaşananların aydınlatılması için gerekli adımlar hızla atılacak ve mağdurların hakları korunacaktır.